31 Mayıs 2011 Salı

BALABAN KÖYÜ TARİHÇESİ

İstanbul’un en şirin örnek köyü seçilen Balaban’a hoş geldiniz.durusu balabanburun

Balkan Harbi’nden sonra Bulgaristan’dan Arnavutluk, Selanik ve Romanya’dan gelenler  yerleşenler bu köyü kurmuşlar. Balaban Köyü 200 yıllık bir geçmişe sahiptir. Terkos Gölü’ne yarımada şeklinde uzanan bir köydür Balaban. Balaban Köyü  göl, orman, deniz manzarasının üçünü bir arada sunan İstanbul’daki tek yerdir. Sessiz, sakin, huzur dolu, rahat edeceğiniz bir yerdir. Eskiden Balaban Köyü Gölü’nün  denizle bağlantısı varmış korsanlar burayı kıyı olarak kullanıyorlarmış. Eskiden hayvancılığa çok önem verilirmiş. Balaban Köyü’nde mangal kömürü ve çiftçilik yaparlarmış. Balaban Köyü kelimelerle ifade edilemez, yaşanır anlatılmaz, eşsiz doğası ile gidenleri büyüleyen bir yerdir. Yazın ayrı bir doğal güzelliği, kışın ise avcılık gibi doğal güzelliği vardır.

Osmanlı hanedanlığı boyunca av ve mesire alanı olarak kullanılan bu köy Fatih Sultan Mehmet Han’ın gözde yeridir.
Yeni yapılan ve tamamen tamamlanmamış olan Kemerburgaz, Göktürk’ten geçen yol ile ulaşım 30 dakikaya kadar kısalmış. Balaban Köyü’ne giden İETT otobüsü Bayrampaşa Metrodan kalkıyor. Hat numarası 336A. Durusu (Terkos), İstanbul ilinin Avrupa yakasında bulunan bir göl ve köy.

İstanbul’un kuzey-batısında, kente yaklaşık 40–50 km. uzaklıkta olup, 40’ 19’’ kuzey ve 28’ 32’’ doğu koordinatları arasında bulunan, lagün kökenli, az tuzlu bir göldür. Gölün denizden yüksekliği +4,5 ile -1 metre arasındadır. Fındık Dere, Deli Yunus deresi ve çok sayıda kaynak suyu ile beslenen Durusu’nun, 39 km² su alanı vardır ve en derin yeri 11 metredir.
162 milyon m³/yıl su potansiyeli ile İstanbul çevresindeki tatlı su rezervlerinin %22’sine sahiptir. Şehir kullanım suyunun önemli bir bölümünü karşılamaktadır.

Durusu yerkabuğunun şekillendiği dönemlerde Karadeniz’de bir koy iken günümüzde alçak bir kumsalla denizden ayrılmış, içinde yüzlerce canlının barındığı bir göle dönüşmüştür.

Köyün tarihi yaklaşık 1000 yıl öncesine kadar dayanır. Bugünkü köyün kuzey batı istikametinde göl kenarında kale içi olarak bilinen yarım ada üzerinde Cenevizliler tarafından bir korsan yatağı olarak kurulmuştur. O zamanlar deniz ve gölün irtibat halinde olduğu, daha sonraları doğal etkenler ile bir birinden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Kaleiçi olarak bilinen yarım ada üzerinde bulunan kale kalıntılarında kale içinde Trikos adında bir manastırın bulunduğu ve köy ile gölün adının buradan geldiği anlaşılmaktadır Hani, yıllık izninizde şehirden uzakta bir tatil beldesine gidersiniz, bir hafta da olsa doğanın içinde canınızın çektiği gibi yaşar, hayatın asıl anlamını düşünür kendi yaşantınızı karşılaştırır ve sorgularsınız. Canınız oradan hiç ayrılmak istemez, ileriye dönük orada yaşadığınıza dair hayaller kurarsınız ama bir yandan da sizi şehre bağlayan bir sürü faktör vardır, bunlar iş olabilir, sağlık olabilir, çocukların eğitimi ya da torunlar olabilir. İşte burası öyle bir yer ki size bütün bunlardan feragat etmeden senenin 365 günü o hayal ettiğiniz tatil mekanında yaşamayı sağlıyor.

Hiç yorum yok: